Doğumsal veya paraziter kistlerdir. Çocuğun yaşı 5 yaşından büyükse ilk akla gelmesi gereken karaciğer kitlesi kisthidatik olmalıdır.
İçindekiler
Basit Karaciğer Kistleri
Tesadüfen saptanırlar. İç yüzleri safra yolları epiteliyle döşeli olmasına rağmen genellikle safra yollarıyla ilişkisi olmayan kistlerdir. Çapları birkaç mm olabileceği gibi 20 cm ve üzeri çaplara ulaşabilir. Septasyonları yoktur, kistler unilokülerdir. Ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi taramalarında yetişkin popülasyonda %3 sıklıkta görülmektedir. Çoğu zaman karaciğer sağ lobunun alt yüzündedirler. İçleri berrak seröz bir sıvı ile doludur. Bu kistler çoğu zaman asemptomatik olmalarına rağmen semptomatik olduklarında tıkanma sarılığı (olguların %90’ında ilk belirti), kist içine kanama, saplı olanlarda torsiyon gibi klinik durumlara yol açabilirler. Asemptomatik ve komplike olmayan olgularda kadın/erkek oranı 1,5/1’dir, buna karşılık komplike ve semptomatik olgularda aynı oran 9/1’dir. Tanı koydurmada en etkin görüntüleme yöntemi US’dir. Asemptomatik olanların çıkartılmasına gerek yoktur, ancak semptomatik olanlarda cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Başka bir operasyon sırasında tesadüfen saptanırlarsa kist aspire edilir ve kolanjiografi ile safra yolları ilişkisi olup olmadığı araştırılmalıdır.
Karaciğerin Polikistik Hastalığı
Olguların %50’sinde böbrek kistleri de vardır. Karaciğer yetmezliği yoksa tedaviye gerek yoktur. Ancak yetmezlik varsa karaciğer transplantasyonu yapılmalıdır.
Karaciğer Kisthidatiği:
Kist hidatik ya da hidatid kist, ekinokokkoz denen parazitin oluşturduğu bir kistidir. Ekinokok kisti olarak da adlandırılır. En sık karaciğerde görülür. Ancak akciğer, dalak, böbrek, karın içi yapılar ve seyrek olarak kalp, kemik ve beyin dokusunda bile görülür. Karaciğer en önemli yerleşim yeridir. Kan ile dağılırsa bahsedilen diğer yapılarda da kist oluşturabilir. Genellikle içi sıvı dolu çok ince zarlı yapılardır. Kisthidatik gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde sık görülür. Hastalık kedi ve köpekten insana geçen bir parazit nedeniyle oluşur. Genel sağlık ve temizlik kurallarına uyulduğunda bulaşma çok seyrektir.
Kisthidatiğin Önemi Nedir?
Kisthidatik bir parazit hastalığıdır ve en büyük önemi kistin zamanla büyümesidir. Karaciğer içinde fark edildiğinde genellikle 3 ile 10 cm arasında büyüklüktedir. Büyüyerek çevre dokulara baskı oluşturabilir. Çok seyrek olarak yırtılır ve sıvı karın içine boşalırsa karın içinde uzun dönemde çok sayıda kist oluşabilir. Aynı kişide karaciğerde bir den çok kist olabileceği gibi hem karaciğer ve hem de diğer dokularda kist oluşabilir.
Resim 1: Kisthidatik etkeninin yaşam döngüsü
Klinik
Kisthidatik genellikle çok belirgin bir şikayet yaratmaz. Hastalarda bazen karın ağrısı iştahsızlık, bazen de kaşıntı ve kızarıklık gibi şikayetler olur. Kist ne kadar büyükse şikayet oluşturma ihtimali de o kadar fazla olur. Seyrek olarak kisthidatikte yırtılma olursa bu durumda yukarıdaki şikayetler daha belirgin hale gelir. Bazen de kist iltihaplanır, o zaman sağ karın üst kesiminde ağrı, ateş ve gece terlemeleri olabilir.
Kist Hidatik Tanı
Kisthidatik tanısı genellike bir başka nedenle yapılan ultrason incelemede koyulur. Ultrason incelemede tanı bazen zor olsa da deneyimli bir radyolog kolaylıkla tanı koyacaktır. Tanı koymaktan daha önemlisi kistin canlı ya da aktif olup olmadığıdır. Çünkü kist bazen kendiliğinde iyileşir ancak karaciğerde hala inaktif ya da cansız bir şekilde kalabilir. Canlı olmayan kisthidatikler eğer çok büyük değilse ya da iltihap yoksa tedavi gerektirmeyebilir. Ultrason ile tanı koymak zor olur ya da karaciğerde çok sayıda kist varsa bilgisayarlı tomografi ya da manyetik rezonans görüntüleme (MR) yapılabilir.
karaciğer kistleri, izmir, çocuk cerrahisi uzmanı, en iyi cerrah, karaciğer kistleri, yenidoğan sünneti, çocuk cerrahisi, yenidoğan cerrahisi, karaciğer kistleri, yenidoğan cerrahı, en iyi hekim, çocuk cerrahı, karaciğer kistleri, yenidoğan cerrahı
Tedavi
Karaciğer Kistleri
Kisthidatikte ilaç tedavisi mümkündür ancak çok az etkilidir. Kisthidatik tedavisinde en önemli kural her kistin tedavi gerektirmemesidir. Eğer kist aktif yani canlı ise tedavi gerektirir. Kist karaciğerde ya da diğer bölgelerde kendiliğinden inaktif hale gelebilir yani canlılığını yitirebilir (fibrozise uğrar). Bu durumda tedavi genellikle gerekmez, aralıklı olarak ultrasonografi ile takip edilmesi yeterlidir. Tecrübeli bir doktor ultrasonografik incelemeyle kisti aktif olup olmadığı hakkında rahatlıkla bilgi verebilir.
- Medikal tedavi: Albendazol, mebendazol ve pirazikuantel türevi ilaçlar kullanılır. Bunlar başarı şansı düşük ve çok sayıda yan etkileri olan ilaçlardır. İlaç ile tedavi olmayan kisthidatik (ki çoğunluğu ilaçla tedavi olamaz) için iki ayrı tedavi yöntemi vardır.
- Açık Ameliyat: Çocuk cerrahları tarafından yapılır. Kistin büyüklüğüne, lokalizasyonuna ve sayısına göre cerrahi tekniğe karar verilir. Kistin süpüratif olması, safra yollarıyla ilişkisinin olup olmaması da çok önemlidir. Başlıca kullanılan teknikler; eksternal drenaj, kapitonaj, omentopeksi ve kistektomidir.
- Perkutan iğne ile tedavi (PAIR): Girişimsel radyoloji tarafından yapılır. Ameliyatsız kist tedavisi denen iğne tedavisi oldukça kolay bir yöntemdir. İğne tedavisinde sadece 1 mm kalınlığında iğne kullanılır. Hastaların büyük bir kısmında iğne tedavisi 20 dakika içinde bitince bir de 3-4 mm genişliğinde plastik bir tüp yerleştirilerek ikinci bir tedavi uygulanır. Bu plastik tüp bazen bir gün yerinde kalır ve hasta hastanede tutulur, bazen de aynı gün çıkarılarak hasta evine gönderilebilir. Karaciğerde birden çok kist varsa bu tedavi yine uygundur. Bunun dışında böbrek dalak ya da karın içi diğer organlardaki kistlere de uygulanabilir. Kist iğne tedavisi ile tedavi edilirse tekrarlama ihtimali son derece düşüktür (yaklaşık %2) Ameliyatla da tekrarlama oranı buna çok yakındır.
Akciğer kisthidatiği tedavisinde, karaciğer kisthidatik tedavisinden farklı olarak, iğne tedavisi tercih edilmez. Akciğer kisthidatiklerinin ameliyat edilmesi daha uygundur.
Kisthidatik Hastalığından Korunma Yolları
- Eğitim ve denetim: Hayvanların denetimden uzak, gelişigüzel yerlerde kesilmemesi, kesilen ya da ölen hayvanlara ait kistli organların kontrolu yapılmalıdır.
- Köpeklerin kontrolü: biyolojik çemberin en önemli etkeni, başıboş köpek kontrolu, yakın temastan kaçınılmalı.
- Aşılama: EG95 aşısı koyun ve keçilerde %95 koruyucudur.
Karaciğer Apsesi
İki türü vardır;
Piyojenik apse: Bakteriyel, viral, paraziter ve fungal nedenlerle daha çok 5 yaşından küçük çocuklarda görülürler. Sıklıkla altta yatan bir sebep vardır (akut apandisit, divertikülit, organ perforasyonları, umblikal ven kateterizasyonu, omfalit, travma, sepsis, orak hücreli anemi, ALL gibi). En sık etkenler; S Aureus, S Pyogenes ve E Coli’dir. Mortalitesi %27-42’dir. Başlıca şikayetler; ateş, halsizlik, iştahsızlık, hepatomegali, batın hassasiyeti ve sarılıktır. Tanı: Ultrasonografi, sintigrafi, BT, MR, ve anjiografi ile konur. Tedavi: a. Drenaj ve uzun süreli antibiyotik tedavisi: Apse komplike değilse başarı şansı %50-75’dir. Drenaj perkutan olarakda yapılabilir. b. Cerrahi tedavi: Ameliyat sonrası 2-6 hafta damardan antibiyotik kullanılır, ayrıca 2-8 haftada ağızdan kullanılmalıdır.
Amip apsesi: Etken Entomoeba histolitika’dır. Genelde 5 yaşından büyük çocuklarda görülür. Amipli dizanteri olgularının %5’inde görülür. Olguların %80’inde karaciğer sağ lobu tutulmuştur. Beraberinde akciğer komplikasyonları özellikle ampiyeme sık rastlanır. Başlıca şikayetler; bacaklı ateş (sabah-akşam ısı farkı 1 0C’den daha fazla, sabah ateşi hiçbir zaman normal değildir), kilo kaybı, bulantı, kusma, karaciğer büyümesi, karın şişliği ve karın ağrısıdır. Tedavi: komplike değilse aspirasyon ve antiamebik tedavi en az 7-10 gün (metranidazol 30-50 mg/kg) verilir. Tedavide geç kalınırsa; emboli, peritonit, karaciğer yetmezliği, septik şok, apsenin akciğer, kalp ve batın boşluğuna boşalması görülebilir. Tanıdan emin olunamıyorsa açık cerrahi yapılmalıdır.