Böbreklere idrar kaçağı (Vezikoüretereal reflü) çocuklarda en sık rastlanılan ürolojik problemdir ve pediatrik ürolojinin en tartışmalı konularından biridir. Tanım olarak idrar kesesinde toplanmış olan idrarın normalin tersine böbreklere geri akmasıdır. Bu geri akış (reflü) böbreklerin hem yüksek basınçlı hem de kirli idrarla temasına neden olarak uzun dönemde börek hasarına neden olabilir.
İçindekiler
Vezikoüretereal Reflü Nedir?
Nedeni idrar kanalının idrar kesesine açıldığı noktanın genetik yapısal bozukluğu olabileceği gibi idrar kesesinin dışarı açıldığı noktadaki anatomik veya fizyolojik bir darlık ta idrar kesesinin içinde yüksek basınca yol açarak ikincil kaçağa neden olabilir.
Tüm çocukların sadece %1-2'sinde reflü görülmektedir, fakat böbrek iltihabı geçiren çocukların %25-40'ında reflü mevcuttur. Doğum öncesi tespit edilmiş böbrek şişliklerinin (hidronefroz) %17-37'sinde eşlik eden reflü mevcuttur. Bu yüksek sıklığı nedeniyle ateşli idrar yolu enfeksiyonu geçiren her çocuğun reflü açısından taranması tavsiye edilmelidir. Reflünün kalıtsal olarak iletildiği gösterilmiştir. Kardeşinde reflü olan çocuklarda %30, anne veya babasında reflü olan çocukların %70'inde reflü tespit edilmiştir. Bu nedenle reflüsü olan çocukların kardeşleri ve ileride olacak çocuklarının da reflü açısından değerlendirilmesi gerekir.
Tedavi edilmemiş reflü çocukluk çağı yüksek tansiyonun en sık nedenidir ve tedavisiz reflüsü olan çocukların %10 ila 20'sinde böbrek yetmezliği gelişmektedir. Optimal tedavi şeması üzerinde halen bir ortak görüş olmasa da tedavinin temel amacı antibiyotik baskılama tedavisi veya cerrahi yöntemlerle böbreği enfekte idrara karşı koruyarak kalıcı böbrek hasarının engellenmesidir. Uygun tedavi şemasının belirlenmesi için reflünü derecesinin ortaya konması ve böbrek fonksiyonlarının değerlendirilmesi gerekir.
Vezikoüretereal Reflü Tanısı
İlk aşamada yapılacak bir ultrasonografi ile böbreklerin ve diğer üriner sistem organlarının basit bir şekilde değerlendirilmesi yapılır. Reflünün varlığının belirlenmesi ve eğer varsa idrar kanalında yaptığı değişikliklere göre sınıflanması için en sık kullanılan radyolojik yöntem idrar kesesinin radyoopak özel bir sıvı ile doldurularak röntgen ışını altında floroskopik olarak kaçağın ortaya çıkarılan işeme sistoüretrografisidir (MSUG, voiding sistoüretrografi). Bu yöntem idrar kanallarının yapısı kesin olarak ortaya konulabildiğinden tercih edilirken bu işlem sırasında çocuğun röntgen ışınlarına maruz kalması çekince yaratmaktadır. Buna alternatif yöntem olarak daha az radyasyona maruz kalınmasını sağlayan radyonüklit sistografi önerilmiştir. İdrar kesesinin düşük radyoaktif madde ile doldurularak kameralar yardımı ile böbreğe kaçak olup olmadığının tespitine dayanan bu yöntemde kanalların yapısına dair sadece sınırlı bilgi edinilebilmesi bu yöntemin ürologlar tarafından çok sık tercih edilmemesine neden olmuştur. Bu yöntemlerle böbreğe olan kaçak 1'den (en az) 5'e (en ciddi) kadar derecelendirilir.
Resim 1: VUR’un derecelendirilmesi, tedavi seçiminde derecelendirmenin çok önemi vardır.
Sintigrafi
Böbrek fonksiyonun ve böbrek dokusundaki hasarın belirlenmesi için tercih edilen yöntem DMSA böbrek sintigrafisidir. Voiding sistoüretrografi (işeme sistoüretrografisi) ve DMSA böbrek sintigrafinin ortak kullanımı ile reflünün doğal seyri hakkında bir tahminde bulunulabilir. Yapılması reflünün tedavi şemasının belirlenmesi açısından zorunlu olan bu iki yöntem dışında idrar yapmasında veya tutmasında sorunu olan çocuklarda ek olarak idrar kesesinin fonksiyonlarının değerlendirildiği ürodinami tetkiki yararlı olabilmektedir. İdrar yapma bozukluğu tedavi edilen çocuklarda buna bağlı gelişmiş reflünün de büyük ölçüde iyileştiği görülmektedir.
Sistoskopi
Eskiden zorunlu bir tetkik olarak görülen idrar kesesini içerisinin özel endoskoplar kullanılarak incelenmesi yöntemi olan sistoskopi artık günümüzde sadece cerrahi tedavi planlanan çocuklarda ameliyat öncesi kanal ağızlarının değerlendirilmede kullanılmaktadır.
Resim 2: İşeme sırasında belirgenleşen V. Derece reflüsü olan bir hastanın sistoüretrografisi
Vezikoüretereal Reflü Tedavisi
Takip ve Profilaktik (Koruyucu) Antibiyotik
Tedavinin temeli erken teşhis ve yakından takibe dayanır ve bu şekilde böbrek dokusunun korunması amaçlanır. Reflü çocuk büyüdükçe kendiliğinden geçebileceğinden tedavide ilk basamak bütün hastaların bir yaşlarına gelinceye kadar yüksek miktarda sıvı içmelerinin teşviki, idrar keselerinin tam boşaltılmasının sağlanması ve düşük doz antibiyotik koruması ile enfeksiyonların engellenerek takip edilmeleridir. Bu dönemde enfeksiyon açısından koruyucu olarak erkek bebeklerin sünnetleri önerilmektedir.
Çocuklarda 1-5 yaş arasında derecesi I, II ve III olan reflülerin takibine devam etmek daha doğruyken, IV ve V. derece reflüye sahip olanlarda ve takiplerinde antibiyotik korumasına rağmen ateşli idrar yolu enfeksiyonu geçiren, böbreğinde yeni hasar bölgeleri beliren veya çift toplayıcı sistem gibi anatomik bozukluğu olan çocuklarda cerrahi tedaviyi düşünmek daha uygundur.
Reflü bulguları devam eden 5 yaşından büyük tüm kız çocuklarda cerrahi olarak düzeltme önerilirken, çok seyrek durumlar dışında erkeklerde 5 yaşından sonra antibiyotik baskılama tedavisi dahil herhangi ileri bir tedaviye ihtiyaç duyulmaz.
Vezikoüretereal Reflü Cerrahi Tedavisi
Cerrahi olarak reflünün düzeltilmesi endoskopik, robotik, laparoskopik veya açık cerrahi ile gerçekleştirilebilir.
a. Endoskopik Tedavi
Birçok ağır olmayan reflüde ilk tedavi seçeneği olarak görülmektedir. İdrar kanalının keseye bağlandığı noktaya ufak bir miktar vücut ile uyumlu sentetik malzeme enjekte edilerek anatomik bozukluğun düzeltilmesine dayanan bu yöntemler uygulama kolaylığı ve düşük yan etki oranları ile birçok cerrah tarafından tercih edilmektedir. Bu yöntem ile I. ve II. derece reflüler %78,5 oranında başarı ile tedavi edilebilmektedir. Reflü ciddiyeti arttıkça veya idrar yapma bozuklukları tabloya eklendiğinde bu başarı oranı %50-60 düzeyine düşmektedir.
Resim 3: Endoskopik olarak VUR tedavisi
b. Açık Cerrahi
Bu yöntemlerle reflü düzeltilmesi idrar kanallarının idrar kesesine giriş noktalarının yeniden şekillendirilmesine dayanır. Bu yolla yapılan düzeltmeler %92-98 gibi çok yüksek başarı oranlarına sahiptir. Bu tür ameliyatlar çocuklar tarafından çok zor olmadan tolere edilirler ve çoğunlukla bir hafta gibi kısa bir sürede çocuklar gündelik aktivitelerine geri dönebilirler.
Laparoskopik Cerrahi
Açık ameliyatlara benzer başarı oranlarına sahip olmasına rağmen ameliyat sürelerinin uzun olması ve cerrahi zorlukları nedeniyle çok popülarite kazanmamışlardır.
Robotik Cerrahi
Laparoskopik cerrahiye karşın robotik cerrahi platformu DaVinci hem getirdiği 3 boyutlu görüş imkanı hem de sağladığı üstün hareket kabiliyeti ile minimal invazif cerrahide çığır açmıştır. Bu yöntem ameliyatlarda gerçekleşen kan kaybını ve enfeksiyon riskini azaltmakta ve ameliyat sonrası çocuğun yaşayacağı sıkıntıları en aza indirmektedir.
Sonuç olarak, ateşli idrar yolu enfeksiyonu geçiren, ailesinde reflü hikayesi olan veya idrar yapma sorunları olan çocukların mutlaka reflü açısından değerlendirilmeleri gerekir. Uygun takip ve tedavi ile çocuklarımızı böbrek kaynaklı yüksek tansiyondan ve böbrek yetmezliğinden korumamız mümkün olacaktır.